Türklerde Eğitim. - TYT AYT 2023 (YKS 2023) Uzaktan Eğitim

Sınavlara CANLIDERSHANE.NET Uzaktan Eğitim ile hazırlanın kazanın

KÜNYE

Ortalama: 0 Yıldız

Bu İçeriğin Videolarını İzle

A. İSLAM ÖNCESİ DÖNEMDE EĞİTİM. İslam öncesi Türk toplumlarının eğitim anlayış ve uygulamaları, yaşama biçimlerinin etkisiyle şekillenmiştir. Eğitimde toplum için önemli olan töre kuralları ciddi bir rol oynamaktadır. Meslekî eğitim önemlidir. İslam öncesi Türklerde örgün eğitim kurumu şeklindeki okulların bulunduğuna kesin bir delil ve bilgi yoktur. "Alp insan" tipine önem verilir. Alp, dışa dönük, göçebe, akıncı, dürüst bir insan tipidir. 

I. HUNLARDA EĞİTİM. Hun toplumunda eğitim anlayışını şekillendiren unsurlar savaşçılık, yöneticilik, el zanaatları ve dini inançtır. Hunlar oldukça geniş bir toprak parçasını egemenlikleri altına almış, büyük bir orduya sahip olmuş, Çin gibi güçlü bir devleti hedef alan seferler düzenlemiştir. Diğer taraftan Hunların diğer bir bölümü Avrupa'ya yönelmiş, Doğu ve Batı Roma devletlerine karşı belirgin bir üstünlük sağlamıştır. Bu gelişmeler Hunların iyi bir askerlik ve savaş eğitimine sahip olduklarını göstermektedir. Hunlar ordularını onlu sistem olarak adlandırılan anlayışa göre düzenlemiş, böylece ordunun sevk ve idaresini kolaylaştırmıştır. Bozkır yaşamı ve töre Türk topluluklarının genelinde olduğu gibi Hunların eğitimine de damgasını vurmuştur. Törenin belirleyici olduğu bu eğitim anlayışı ile çocuklar ve gençler bağımsızlığa düşkün, güçlü, savaşçı insanlar olarak yetiştirilmişlerdir. Hun çocuklarına çok küçük yaşta ata binme öğretilirdi. Sık sık ava götürülen çocukların değişik silahları kullanmaları sağlanırdı. Bu konuda temel eğitimci baba idi. Ayrıca, hayvancılıkla uğraşan Hunlarda hayvansal ürünlerin meydana getirilmesi, satılması, çeşitli araç ve gereçlerin yapımı usta-çırak ilişkisi çerçevesinde öğreniliyordu. Hunlardaki eğitimin temel amacı, toplumu iç ve dış düşmanlara karşı koruma, toplumun töresi ve düzenine saygılı bir nesil yetiştirme, sürülerin ürünlerinin en iyi şekilde değerlendirilmesini sağlama üçgeninde toplanıyordu. 

II. KÖK TÜRKLERDE EĞİTİM. Kök Türklerdeki eğitim anlayışı, Hunlara benzemektedir. Ancak Kök Türklerin 38 harften oluşan bir alfabeye sahip olmaları, yazılı eserler bırakmış olmaları, onları farklı bir konuma yükseltmektedir. Fakat Kök Türklerde, Hunlarda olduğu gibi, planlı bir eğitim yapıldığına dair kesin bir delil bulunmamaktadır. Kök Türklerde sözlü bilgiler yazının kullanılmaya başlanması ile artmış ve genişlemiştir. Avrupa uluslarının alfabe kullanmadığı bir dönemde, Kök Türkler yazı ile taş anıtlar üzerine metinler oluşturmuş ve belgeler bırakmıştır. Bu arada, Kök Türk hükümdarlarının VII. yüzyılda Çin hükümdarlarına Türkçe mektuplar yazdıkları bu mektupların Çince çevirilerinden anlaşılmaktadır. Araştırmalar Kök Türklerin mezar taşları, kayalar, ağaç ve kemikler, madeni ve seramik araç gereçler, silahlar üzerine de yazı yazdıklarını ortaya koymaktadır. Kök Türk Yazıtları. Kök Türk Yazıtları olarak bilinen eserler 732'den başlayarak Kül Tigin, Bilge Kağan ve Tonyukuk tarafından hazırlatılmış anıtlardır. Kök Türk Yazıtları, devletin kalıcı ve halkın mutlu olabilmesi için öğütler içermektedir. Bu öğütler; bağımsızlığın değerinin bilinmesi, geleceği düşünerek savurganlıktan kaçınılması, farklı yörelere göç edilerek güç kaybına uğranmaması, devleti yıkmak için yapılan yabancı propagandalara karşı dikkatli olunması, geçmişten ders alınması, ülkeye ve devlete sahip çıkılması gibi konuları içerir. 

III. UYGURLARDA EĞİTİM. Uygurlar yaşam biçimi bakımından önceki Türk toplumlarından farklı niteliklere sahiptir. Hayvansal gıdaların tüketilmesine ve savaşa karşı olan Mani inancı Uygurların savaşçı özelliklerinin zayıflamasına yol açmış,  bilgi birikimi, kâtiplik, devlet memurluğu ve danışmanlık gibi görevleri doğurmuştur. Ayrıca 18 harften oluşan özgün bir alfabe kullanan Uygurlar, edebiyat, sanat, din ve hukuk alanlarında eserler kaleme almışlardır. Uygur alfabesi VIII. yüzyıldan XV. yüzyılda değin değişik Türk toplulukları tarafından kullanılmıştır. Bu devlette okur-yazar oranının artması ile toplumun bilgi düzeyi zaman içinde yükselmiştir.  Yerleşik hayat tarzının yaygınlaşması Uygurlarda planlı ve örgün bir eğitimin var olduğu düşüncesini güçlendirmektedir. Uygurlar için ticaret önemli idi. Bu durum bazı kayıtların tutulmasını gerekli kılmış, bilgi ve bakış açıları genişlemiştir. Uygurlar zaman zaman Çinlileri devlet memuru olarak görevlendirmiş, Çinceden çeviriler yapmış ve Çin'e elçiler ve eğitim için şehzadeler göndermişlerdir. Ayrıca savaşlar, ticari ilişkiler ve gezginler de Çin kültürünün Uygur toplumunda yaygınlaşmasında rol oynamıştır. Destanlar. Türklerde sözlü edebiyat ürünleri önem taşırdı. Bu edebiyat ürünleri, Türklerin yaşam biçimlerini, dünyaya bakışlarını ortaya koyan sav, ölen kişiler için söylenen sagu, sürek avlarında, savaşlarda söylenen koşuk idi. Sözlü diğer önemli eserler destanlardı. En eski Türk destanları şunlardır: Alper Tunga - İskitler, Oğuz Kağan - Hunlar, Türeyiş, Ergenekon - Kök Türkler, Göç - Uygurlar, Manas – Kırgız. Destanlarda genel olarak bağımsızlık, vatanın kutsallığı, birlik ve beraberlik ve kahramanlık gibi konular işlenmiştir. Araştırmalar, Türklerin coğrafya, astronomi, maden işlemeciliği, dokumacılık konusunda bilgi birikimine sahip olduklarını ortaya koymaktadır. Türk toplulukları gök cisimlerinin hareketlerini takip etmiş, buna dayalı olarak On İki Hayvanlı Takvim'i hazırlamıştır. İslamiyet'in kabul edildiği döneme kadar kullanılan bu takvimde, bir yılın süresi gerçeğe oldukça yakın bir şekilde hesaplanabilmiştir. 

B. TÜRK-ISLAM DEVLETLERİNDE EĞİTİM. Medrese olarak adlandırılan ve okul olarak nitelendirilebilecek planlı, düzenli bir eğitim kurumlan ilk kez Türk toplumlarında ortaya çıkmış ve yayılmıştır. Medrese sistemi, çok eski zamanlardan beri var olan cami okullarının bir devamı olarak nitelendirilmektedir. Türk-İslam devletlerinde devletler tarafından desteklenen medreseler, bu devletlerin hükümran oldukları topraklarda sağlam bir yer tutmaya başlamıştır. Bu medreselerde yetişen Türk düşünür ve bilginleri sadece İslam toplumlarını değil, Avrupa toplumlarını da etkileyen görüşler ortaya koymuşlardır. Türk toplumlarının dünyaya bakışı İslam'ın kabulü ile yeni özellikler kazanmıştır. Karahanlı hükümdarlarından Tabgaç Buğra Kara Han'ın 1065'te vakıf yoluyla kurdurduğu Semerkant Medresesi önemlidir. Bu kurum, öğrencilerin okuyup İslam bilimlerini öğrendikleri bir yer olmak üzere düzenlenmişti. Bu devlette Semerkant dışında Buhara, Taşkent, Balasagun, Yarkent, Kaşgar gibi Türk kentlerinde medrese tarzında kurumlar yaygınlaştırılmış, buralarda öğrencilerin barınma, yemek masrafları karşılanmış ve burs verilmiştir. Gaznelilerde de medreseler faaliyet göstermiş, devlet ve vakıflar tarafından desteklenmiştir. Gazneli Mahmut, Gazne, Nişabur, Belh gibi yerlerde medreseler kurmuştur. Gazneliler ve Karahanlılar döneminde medreseler görülse de medrese teşkilatının kuruluş ve gelişmesinde en büyük rol hiç kuşkusuz Selçuklulara aittir. Selçuklular, bilimsel çalışmaların gelişmesini sağlamak, devletin ihtiyaç duyduğu devlet memurlarını yetiştirmek, ilmiye mensuplarına maaş bağlayarak devlete bağlı kalmalarını sağlamak, özellikle de Şiiliğe ve Batıni düşüncesine karşı Sünni inancını savunmak için başta Nizamiye olmak üzere birçok medrese inşa edeceklerdir. Nizamiye Medreseleri. Alpaslan'ın veziri Nizamülmülk 1067'de Bağdat'ta Nizamiye Medresesi olarak adlandırılan bir medrese açtırmıştır. Kısa sürede yayılan bu medreseler Bağdat, Musul, Basra, Nişabur, Belh, Herat, Isfahan gibi şehirlerde de faaliyet göstermeye başlamıştır. Bu medreselerin hemen hepsi o zamanın meşhur bilginleri için yapılmıştır. Ayrıca hemen her medreseye zengin vakıflar bağlanmıştır. Nizamiye medreselerinde din ve hukuk, Arapça ve edebiyat, felsefe, astronomi, matematik, geometri, tıp gibi dersler okutulmuştur. Ancak, asıl eğitim alanları din, hukuk ve Arapça öğretimi idi. Anadolu'da Medreseler. Anadolu'da ilk medrese Danişmentliler tarafından XI. yüzyılda Niksar'da açılmıştı. Anadolu Selçukluları da bu ekolü devam ettirmiş,  birçok şehirde ilim hayatına katkıda bulunmuş, Konya, Kayseri, Erzurum, Sivas ve diğer birçok şehirde medreseler kurmuştur. Nitekim Türkiye Selçukluları ve beyliklerden kalan pek çok medrese günümüze kadar ulaşmıştır. Bu medreselerde eğitim gören gençlerin masrafları devlet ya da vakıflar tarafından karşılanır, barınma ve yemek ihtiyaçları giderilirdi. Bu dönemde Anadolu'da inşa edilen bazı medreseler şunlardır: Konya: Karatay, Sahip Ata, Rumtaş, Altunapa                     Kırşehir: Caca Bey.

Sivas: Gök Medrese, Buruciye, Çifte Minare                        Yozgat: Behramşah

Erzurum: Çifte Minareli Medrese                                          Tokat: Gök Medrese

Antalya: Armağanşah                                                            Kayseri: Hunad Hatun, Hatuniye

Anadolu'da kurulan diğer devlet ve beylikler döneminde de ilim ve kültür faaliyetleri desteklenmiştir. 

AHİLİK. Ahilik, Selçuklular Dönemi'nde ortaya çıkmış, çok önemli ve yaygın bir eğitim kurumudur. XII. yüzyılda Anadolu'da yaşayan Ahi Evran ahiliğin kurucusu kabul edilir. Ahilik, küçük esnaf, usta, kalfa ve çırakları içine alan, mesleki dürüstlüğü ve özeni aşılayan bir yapılanmadır. Ahilikte eğitim iş dışında ve iş başında yapılırdı. Her meslek grubu loncalar oluşturarak meslekî dayanışma içinde olmuştur. Ahi örgütlerine kabul edilenlere şunlar öğretilirdi. Dini esaslar, okuma-yazma, temizlik, ahilik esasları. Cimrilik, zulüm, hırs, yalancılık, kibir, iftira, hak yemek gibi ahilikte uzak durulması gereken tutum ve davranışlardı. Ayrıca esnafın ve ustaların dürüst çalışması, mesleğini iyi yapması, müşteriye saygı göstermesi, onu aldatmaması ve çıraklarını iyi yetiştirmesi esastı. Kurallara uymayan esnafa dükkân kapatma dâhil bazı cezalar uygulanırdı. Diğer Türk-İslam Devletlerinde Medreseler. Nizamiye Medreselerinin ardından Selçuklu ülkesinin çeşitli şehirlerinde yaygın bir medrese kurma faaliyeti başladı. Diğer Türk İslam devletleri de egemen oldukları yörelerde Selçuklu medrese geleneğini devam ettirdi. Kirman Selçukluları tarafından Kirman'da İsmetiye ve Kuba-i Sebs medreseleri açıldı. Azerbaycan'da birçok medrese kuruldu. Bağdat'ta birçok medrese faaliyete geçirildi. 1184 yılında sadece Bağdat'ta 30'a yakın medrese olduğu bilinmektedir. Eyyubiler Dönemi'nde Filistin'de birçok medrese yaptırıldı, Mısır'da da camiler yanında yoğun şekilde medrese yapımına başlandı. Selahattin Eyyubi, Mısır'a 5 medrese kurmuştur. 

Diğer Eğitim Kurumları. a. Camiler: İslam toplumlarında cami ve mescitlerde toplantı, mahkeme ve ziyafet gibi çeşitli işlerin de yapıldığı bilinmektedir. Bunların arasında ibadetten sonra en çok yapılan iş, eğitim ve öğretimdi. Cami ve mescitlerde ibadetle öğretim iç içe olmuştur.

b. Tasavvufi Eğitim (Ribat, Tekke ve Zaviye):Tekke ve zaviye olarak adlandırılan ve tasavvufi dini eğitim verilen kurumlar Türk-İslam devletlerinde zamanla yaygınlaşmıştır. Buralarda sohbete dayanan bir eğitim anlayışı vardı. Kendi tasavvufî görüşlerini sınır bölgelerinde yaymak isteyen kişilerin kaldıkları yerler de vardı. Bunlara da Ribat denirdi.