Türklerde Toplum Yapısı. - TYT AYT 2023 (YKS 2023) Uzaktan Eğitim

Sınavlara CANLIDERSHANE.NET Uzaktan Eğitim ile hazırlanın kazanın

KÜNYE

Ortalama: 5 Yıldız

Bu İçeriğin Videolarını İzle

A) İLK TÜRK DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI. Türklerin yaşadığı yer olan Orta Asya coğrafi yapısı itibariyle burada yaşayan Türkleri konar-göçer  bir hayat sürmeye zorlamıştır. Bu yaşam şekli Türklerin teşkilatçı ve mücadeleci olmasını sağlamıştır. Türklerin temel geçim kaynakları ise hayvancılıktı. Hayvancılıkta hayatlarını sürdüren Türkler hayvanlarına ot ve su bulmak için yaylak ve kışlaklara göç etmişlerdir.

Orta Asya. Orta Asya, Türklerin yaşadığı coğrafi mekândır. Coğrafi sınırlar olarak doğuda Kingan Dağları, batıda Hazar Denizi, kuzeyde Kafkasya, güneyde ise Himalaya Dağları ile çevrilidir.

Sonbahara doğru daha ılıman yerlere göç eden Türkler, ürettikleri ürünlerini burada satıyorlardı.

Yaylacılık geleneği ilk Türklerden başka Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'nde devam etmiştir. Bugün de Karadeniz, Doğu Anadolu ve Toroslar 'da yayla geleneği sürdürülmektedir.

Türk toplum yapısında töre önemli bir yer tutmaktadır. Türk toplumunda devlet ve toplum birbirinden ayrılmaz bir bütün olmuştur. Bu sistemde devlet adaleti sağlayacak, fertlerde devlete karşı sorumlulukları olan askerlik ve vergi işlerini yapacaktır.

a) Aile. Toplumun çekirdeğidir. Çekirdek aile daha yaygındır. Türklerde evlenen çocuklara bir miktar mal ve çadır verilir ve bu çocuk baba evinden ayrılırdı. Kızlar evlenirken çeyiz aldıkları için mirastan yararlanamazdı. Türklerde dışarıdan evlilik yaygındı. Ayrıca tek eşle evlilik çoğunluktaydı. Evliliğin hukuki bir boyut kazanması için ayrıca nikâh yapılırdı.

b) Urug (Aileler Birliği). Urug boyun bir parçasıydı. Urugda amaç; sosyal, ekonomik ve güvenlik açısından birbirine destek olmaktı. Urug ile ilgili kararlar aile reisi tarafından alınırdı.

c) Boy (Uruglar Birliği). Boyların başında bir bey bulunurdu. Boy beyi boyun menfaatlerini sağlardı. Boyların geniş arazileri ve askeri birlikleri vardı. Boyların kendilerine ait yaylak ve kışlakları vardı. Her boyun kendisine ait damgası vardı. Bu damgayı başka boyların sürülerine karışmaması için hayvanlarına vururlardı.

d) Budun (Millet). Boyların birleşmesiyle oluşuyordu. Boy beyleri boyun büyüklüğüne göre yabgu, şad ve İlteber gibi unvanları kullanıyorlardı. Devlet budunlardan meydana geliyordu. Bodun ve boyların işbirliği sonucu (il) meydana geliyordu. Budunlar güçlü ise devlet de güçlü idi.

 

1. Türklerde Sosyal Hayat. Türkler, otlak yüzünden sık sık yer değiştiriyorlardı. Bu yer değişikliklerinde attan çok istifade ediyorlardı. At, Türklerin en önemli binek hayvanı olmakla beraber onun sütünden kımız adı verilen içecek üretiyorlardı. Hayvancılık alanında da daha çok küçükbaş hayvancılıkla (koyun) uğraşıyorlardı. At ve koyun, Türklerin hayatına çok önceleri girmiştir. Temizliğe çok önem veren Türkler evlerinde hamam bulunduruyorlardı. Konar-göçer hayat Uygurlara kadar devam etmiş ve Uygurlar ilk defa yerleşik hayata geçmiştir. Yerleşik hayata geçen Uygurlar, Türk tarihinde ilk defa Beşbalık, Turfan, Balasagun adı verilen şehirler inşa etmişlerdir. Türklerde birçok bayram ve merasimler düzenleniyordu. Meselâ yılın beşinci ayında toplu olarak merasim yapan Türkler ataları için kurban kesip spor müsabakaları düzenliyorlardı. Türklere ait önemli spor dalları olarak, ok atma, ata binme, çevgen, güreş, cirit atma, kılıç gösterilebilir.

Nevruz Bayramı. Bu bayram, Orta Asya Türk topluluklarında ise baharın gelişi olarak kutlanmaktadır. Nevruz, Orta Asya ve Türkiye'de 21 Mart günü kutlanır. O güne mahsus sümelek denilen buğdaydan yapılan tatlı halka ikram edilir. Türk takvimine göre Nevruz yılbaşıdır ve o gün gece – gündüz eşittir (ekinoks) Nevruz, Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'nde de kutlanmıştır. Türkler; dağ, tepe, akarsu, ay ve yıldız gibi tabiat varlıklarının kutsal olduğuna inanıyorlardı. Bu varlıklarda bir nevi gizli güç bulunduğunu düşünüyorlardı. Bu inanışta iyilik ve kötülük seven ruhlar vardı. Kutsal kabul edilen bu ruhlara iduk yer – su adı verilirken, Umay adı verilen iyi ruhun varlığına inanıyorlardı. Türklerde bir de yada taşı vardı, bu taş rüzgâr estiriyor veya yağmur yağdırıyordu. Türkler kutsal kabul ettikleri bu ruhlara ilkbahar ve sonbahar olmak üzere yılda iki kez kurban keserlerdi. Türkler ölen kişiler veya ataları için de kurban kesiyorlardı. İnanışa göre atalarının ruhları onları her türlü kötülükten koruyordu. Buna bir vefa borcu olarak o kutsal ruhlar için kurban kesiyorlardı. Atalarının mezarları kutsaldı ve bu mezarlara saldırı savaş sebebi sayılıyordu.

Gök Tanrı İnancı. Türklerde etkili olan inanç Gök Tanrı'dır. Yani kâinat Gök Tanrı tarafından yaratılmıştır. Türkler Gök Tanrı'ya Tengri diyorlardı. Tengri, yaşatır, öldürür, cezalandırır veya mükâfatlandırırdı. Tengri tektir ve en yüce varlıktır. Gök Tanrı İnancı ile İlgili Bazı Tabirler.

Yuğ: Cenaze töreni

Kurgan: Türklerdeki mezarlar ahiret inancından dolayı mezarlara ölen kişi eşyalarıyla gömülüyordu.

Balbal: Ölen bir Türk'ün hayatta iken öldürdüğü düşman adedince heykelin yapılıp mezarın başına dikilmesi

Uçmağ: Cennet

Tamu: Cehennem

Kam: Din adamı

 

B) TÜRK – İSLAM DEVLETLERİNDE TOPLUM YAPISI. 751 Talas Savaşı sonrası Türkler arasında İslâmiyet yayılmış ve Türkler bu yeni dinin etkisiyle sosyal ve kültürel hayatlarında birçok değişiklik yaşamışlardır. Türk – İslâm kültürünün oluşmasında kilit konumda olan devlet Karahanlılardır. Selçuklu ve Gazneliler de bu sürece katkıda bulunmuşlardır. Büyük Selçuklular başta olmak üzere Türk-İslam devletlerinde toplum, yönetenler ve yönetilenler olmak üzere iki kısma ayrılırdı, kanun önünde herkes eşitti. Herhangi bir vatandaş, yetenekleri ölçüsünde en üst makamlara kadar yükselebiliyordu.

Türk – İslâm Toplumunda Aile. Aile anne, baba ve çocuklardan oluşuyordu. Baba hayatta olduğu müddetçe oğullar ayrılamazdı. Bundan dolayı aynı evde baba, oğul, dede, torun yaşayabiliyordu. Evlilikte samimiyet esastı. Tek eşle evlilik yaygındı. Evde baba hâkimiyeti gözükse de (ataerkil) annenin de söz hakkı vardı. Türk – İslâm toplumlarında halk, göçerler, köylüler ve şehirliler olmak üzere üçe ayrılıyordu. Toplumda din adamlarına büyük saygı duyuluyor, hükümdarlar dini hoşgörü ve dini hayatın yayılması için çok çalışıyorlardı. Bu doğrultuda birçok medreseler inşa etmişlerdir. Bu medreselerde birçok âlim ve sufi yetişmiştir. Türk – İslâm toplumunda hoşgörü egemendi. Gayrimüslimler, her türlü dini hürriyete sahipti. Türk – İslâm toplumunda görülen yardımlaşma vakıflar aracılığıyla yapılıyordu. Yolcuların ve tüccarların konaklaması için birçok kervansaray inşa edilmişti.. Sosyal yardımlaşmada devlete en büyük katkıyı sağlayanlar ise Ahilerdi. Selçuklu hastanelerinde hastalar ücretsiz tedavi edilir ve yine ilaçlar da ücretsiz verilirdi.

Sosyal Hayat. Türkler, İslâmiyet'i kabul etseler de kendi kültürlerini de unutmamışlardır. Pamuk ve ipekli giysiler giyen Türkler, renk olarak yeşil ve kırmızıyı tercih ediyorlardı. Kadınlar süs eşyası olarak yüzük, gerdanlık, toka ve bilezik kullanırken, erkekler ise kıyafetlerinin tamamlayıcısı olarak börk (başlık) kullanıyorlardı. Oğuz erkekleri uzun saç, bıyık ve kâkül bırakıyorlardı. Düğün ve nişan merasimleri Türk – İslâm toplumunda yardımlaşmanın zirve yaptığı günlerdi. Avcılık, top kapma, koşma, dağa çıkma, cirit ve güreş Türk – İslâm toplumunun önemli sporlarıydı.

 

C) KLÂSİK DÖNEM OSMANLI TOPLUM YAPISI. Kuruluş Dönemi'nde Osmanlı toplumunun büyük çoğunluğu Türkmenlerden oluşuyordu. Zamanla sınırların genişlemesine paralel olarak Slavlar, Bulgarlar, Rumlar, Araplar, Romanlar ve Ermenilerde Osmanlı sınırları içine dahil oldular. Osmanlı Devleti, bu kadar farklı milletleri hoşgörülü bir politika uygulandığından uzun süre idare edebilmiştir. 1789 Fransız İhtilâli'nin yaymış olduğu milliyetçilik akımı Osmanlı idaresi altında yaşayan azınlıkları etkilemiş ve bu milletler birer birer Osmanlı Devleti'nden kopmuşlardır.