Doğal Sistemler 1 * - TYT AYT 2023 (YKS 2023) Uzaktan Eğitim

Sınavlara CANLIDERSHANE.NET Uzaktan Eğitim ile hazırlanın kazanın

DOĞAL SİSTEMLER YERYÜZÜNDE BİYOÇEŞİTLİLİK:

  • Dünya’nın yaşı yaklaşık 4,5 milyar yıldır. Dünya oluştuktan sonra uzun bir süre üzerinde canlılar yaşamamıştır.
  • İlk canlılar, Dünya oluştuktan 1,2 milyar yıl sonra ortaya çıkmıştır. Bunlar, prokaryot adı verilen ilkel canlılardı.
  • Gelişmiş canlılar ise günümüzden 542 milyon yıl önce başlayan Paleozoikte (Birinci Jeolojik Zaman) yaşamaya başlamıştır. Balıklar, örümcekler, böcekler, kırkayaklar, ilk damarlı bitkiler, omurgalılar, ağaçlar ve tohumlu bitkiler bu dönemde yaşamaya başlamış olan canlıların başlıcalarıdır.
  • Mezozoikte (İkinci Jeolojik Zaman) de birçok canlı türü yaşamaya başlamıştır. Dinozorlar ve ilk memeliler, bu dönemde ortaya çıkmıştır. Dinozorlar, bu dönemin sonlarına doğru yok olmuştur.
  • Tersiyer ’de (Üçüncü Jeolojik Zaman) biçimlenmiştir. Masta donlar (mamutlar) bu dönemin ortalarında ortaya çıkmıştır. Kuaterner’de (Dördüncü Jeolojik Zaman) ise yok olmuştur. Günümüzden 1,8 milyon yıl önce başlayan Kuaterner’in başlarında ise ilk insan yaşamı başlamıştır.

 

FİZİKİ FAKTÖRLER

İKLİM:

Sıcaklık, yağış, nemlilik ve rüzgâr gibi iklim koşulları canlıların yaşamını doğrudan etkilemektedir. Bunlardan hayati öneme sahip olanlar sıcaklık ve yağıştır. Her canlı türünün yaşayabileceği uygun bir sıcaklık değeri vardır. Bu değere optimum sıcaklık denir. Ayrıca her iklim kuşağına uyum gösterebilen canlı türleri vardır.

  • Sıcaklığın ve yağışın fazla olduğu Ekvatoral bölgede canlı çeşitliliği en fazla iken, yağışın çok az olduğu Çöl bölgelerinde ise canlı çeşitliliği en azdır.

 

KARA VE DENİZLERİN DAĞILIŞI, YER ŞEKİLLERİ:

Kara ve denizlerin dağılışı, canlı dağılışını belirleyen etmenlerden biridir. Özellikle kıyı çizgileri, su ve kara canlıları için birer sınırdır. Kıyılar, aynı zamanda hem karada hem de suda yaşayan canlıların önemli yaşam alanıdır. Canlı dağılışını etkileyen etmenlerden biri de yüksekliği fazla olan sıradağlardır. Bu tür dağlar, bazı canlı türlerinin göçünü ve yayılmasını engeller. Örneğin Himalaya Dağları, kuzeyinde ve güneyinde yaşayan canlıların yayılmalarını sınırlandıran önemli bir engeldir. Yer şekillerinden dolayı dağların güney ve kuzey yamaçları farklı oranlarda güneş enerjisi almaktadır. Bu durum kuzey ve güney yamaçlardaki canlı türlerinin farklılığına neden olmaktadır. Yükseklere çıkıldıkça sıcaklık azaldığından dağların yamaçlarında yaşayan canlı türleri de değişmektedir. Örneğin Karadeniz’in kıyı kesiminde geniş yapraklı ağaçlar yaygın iken yükseklere çıkıldıkça sırasıyla karma ormanlar, iğne yapraklı ormanlar ile çayırlar yer almaktadır. Dolayısıyla her yükseklik basamağında yaşayan bitki türleri farklıdır. Yer şekillerinin engebe derecesi, toprak oluşumunu ve toprağın kalınlığını dolayısıyla bitki ve hayvanların yaşam alanlarını etkilemektedir. Çok eğimli yüzeylerde toprak oluşamadığı için böyle yerlerde bitki tutunamamakta ve canlı çeşitliliği az olmaktadır. 

TOPRAK:

Toprak, birçok canlının yaşam alanıdır. Özellikle bitkiler yaşamları için gerekli olan mineralleri topraktan alır. Bu nedenle toprağın özellikleri, bitkiler açısından önem taşır. Mineral bakımından zengin olan topraklar, bitki yaşamı açısından daha elverişlidir. Bitkilerin kolay yetişebildiği topraklar, aynı zamanda bitkilerle beslenen canlıların da fazla olduğu topraklardır. Bazı canlılar, yuvalarını toprak içinde yapar ve orada yaşar. Bu nedenle toprak içindeki havanın ve toprağın ısısı bu tür canlılar için önem taşır. Örneğin yılan, karınca, köstebek, kirpi, solucan, kunduz ve birçok böcek türü toprak içinde yaşamaktadır.

BİYOLOJİK FAKTÖRLER:

İNSAN:

İnsan, kısa sayılabilecek bir sürede yeryüzünün her yerine yayılmış ve biyoçeşitliliği büyük ölçüde etkilemiştir. İnsan, bazı bitkileri yetiştirmeye başlamış, bunun sonucunda belirli alanlardaki ekosistemleri değiştirmiştir. Orman ve diğer bitki örtülerinin bir kısmını yok ederek tarım ve yerleşim alanına dönüştürmüştür. İnsanlar, aşırı avlanma sonucu birçok hayvan türünün azalmasına, bazı türlerin ise yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına sebep olmuştur.

İnsanoğlu kereste ihtiyacını karşılamak, tarım ve mesken alanı açmak için ormanlar sürekli tahrip edilmektedir. Ayrıca her yıl, dünyanın birçok yerinde insan kaynaklı orman yangınları çıkmaktadır. Bu olaylar sonucu çok sayıda bitki ve hayvan türü yok olmakta veya azalmaktadır. İnsanların neden olduğu erozyon ile hayvanların meralarda aşırı derecede otlatılması biyoçeşitliliğe zarar veren etkinliklerdir. Erozyon sonucu bitki ve dolaylı olarak da hayvan çeşitliliği azalmaktadır. İnsanın doğaya etkilerinden biri de baraj ve göletlerin yapılmasıdır. Baraj ve göletler yapılırken karasal bir ekosistem yok olmakta, onun yerine su ekosistemi oluşmaktadır. Bunun sonucunda bazı canlı türleri azalırken bazı canlı türleri artmaktadır.

 

DİĞER CANLILAR:

Biyoçeşitliliği etkileyen etmenlerden biri canlılar arasındaki etkileşimdir. Örneğin bazı kuş türleri bitki tohumlarını başka bölgelere taşır ve bazı bitkilerin yayılmasına etkide bulunur. Çeşitli böcekler, çiçekli bitkiler arasında dolaşarak bitkilerin döllenmesini sağlar. Bazı otçul hayvanlar, sürekli olarak sevdikleri bitkileri yedikleri için zamanla bu bitkiler azalır, bunların yerine sevmedikleri bitkiler yaygınlaşır.

PALEOCOĞRAFYA

KITALARIN HAREKETİ:

Günümüzden yaklaşık 250 milyon yıl önce bütün kıtalar birleşikti. Pangea adı verilen bu kıtada yaşayan canlılar arasında bir etkileşim vardı. Pangea önce iki parçaya bölündü. Bu parçalardan kuzeydekine Lawrasya (Lavrasya), güneydekine Gondwana (Gondvana) denilmektedir. Sonraki süreçte Kuzey Amerika Avrupa’dan, Güney Amerika ve Avustralya Afrika’dan koparak uzaklaştı. Bu kıtaların birbirinden uzaklaşması sonucunda bazı hayvanların göç yolları ve birçok canlı türünün etkileşimi ortadan kalktı. Antarktika’nın bu kıtalardan koparak güney kutbuna doğru hareket etmesi biyoçeşitlilik açısından önemlidir. Bu kıtada görülen bitki ve hayvan fosilleri, Antarktika’da bir dönem bitki ve hayvanların yaşamasına elverişli koşulların bulunduğunu ve kıtada zengin bir biyoçeşitliliğin olduğunu ortaya koymaktadır. Güney kutbuna doğru hareket eden bu kıtadaki canlı türlerinin tümü yok olmuş ve kıtanın yüzeyi buzullarla kaplanmıştır. Levha hareketlerinin biyoçeşitliliğe diğer bir etkisi de deniz altında olan tabakaların su yüzeyine çıkarak karasal yaşam alanına dönüşmesidir. Örneğin Avrasya ile Afrika, Arabistan ve Hindistan levhaları arasında yer alan Tethys (Tetis) Denizi’nin tabanındaki tortul tabakalar, bu levhaların birbirine yaklaşması sonucu su yüzeyine çıkmıştır. Bunun sonucunda bir su ekosistemi yok olmuş ve bu ortam kara canlılarının yaşadığı bir alana dönüşmüştür. 

İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ:

Her canlı türünün uyum gösterdiği sıcaklık ve yağış koşulları vardır. Sıcaklığa göre sıcak, ılıman ve soğuk bölge canlıları ortaya çıkmıştır. Aynı şekilde yağıştan dolayı suya çok, orta derecede ve az ihtiyaç duyan canlılar vardır. İklim koşullarındaki değişiklikler, canlılardan bir kısmının göç etmesine, bazılarının değişen koşullara adapte olmasına, bir kısmının da yok olmasına neden olmaktadır. Jeolojik zamanlar boyunca birçok kez iklim değişikliği yaşanmış, bu olaylar sonucunda birçok canlı türü yok olmuştur. Dinozorlar ve mamutlar, yok olan canlı türlerindendir.

BİYOMLAR