III. Ahmed
31 Aralık 1673‘te dünyaya gelen III. Ahmed'in babası IV. Mehmet, annesi ise Rabia Gülnuş Emetullah Sultan'dır.
Şehzadeliği önce Topkapı, sonra Edirne Sarayı’nda geçen III. Ahmet, eğitimini Sultanî Mehmet Efendi‘den daha sonra ise Seyyit Feyzullah Efendi‘den aldı. Ağabeyi II. Mustafa‘nın çıkan isyandan dolayı tahttan indirilmesi üzerine 22 Ağustos 1703‘te 30 yaşında tahta geçti.
III. Ahmed tahta geçer geçmez kardeşi II. Mustafa’nın tahttan inmesine neden olan Edirne Vakası‘nda adı geçen kişilerin cezanladırılmasını emretti. Baltacı Mehmet Efendi‘yi sadarete getirerek devletin iç işlerini düzenlemek için çalışmalar yaptı. Tahta geçtiğinde Karlofça Antlaşması‘ndan dolayı ülke barış içindeydi. Ancak Demirbaş Carl lakaplı İsveç Kralı XII. Carl‘ın, Potrova’da Rus Çarı I. Petro ile yaptığı savaşta yenilmesi üzerine Demirbaş Carl Osmanlı Devleti’ne sığındı. Kralı takip eden Rus orduları Osmanlı topraklarına girip tahribatta bulundu. Bu durum üzerine 9 Nisan 1711‘de Osmanlı Devleti Rusya’ya savaş açtı. Sadrazam Baltacı Mehmet Paşa komutasındaki ordu Tuna’yı geçerek Eflak’a girdi. Osmanlı donanması Karadeniz’den destek sağlayarak Kırım birlikleri ile Palcı mevkiinde Rus ordusunu kuşattı.
PRUT SAVAŞI
Rusya, Osmanlı Devleti ile mücadelesinde kendi lehine bir zemin yaratmak istiyordu. Osmanlı Devleti içinde yaşayan Ortodoks toplumları kışkırtarak Osmanlı Devleti'ni zayıflatacak ve yapacağı savaşlarda daha önce kaybettiği toprakları geri alacaktı. Eflak ve Boğdan Beylerini Osmanlılara karşı kışkırtan Rus Çarı Deli Petro, Poltova Savaşı'nda İsveç Kralı Demirbaş Şarl'ı yenince, Demirbaş Şarl Osmanlılara sığındı.İsveç Kralını kovalayan Rus birliklerinin Osmanlı topraklarına akınlar düzenlemesi üzerine, Osmanlı Devleti 1711 yılında Rusya'ya karşı savaş ilan etti. Sadrazamlığa getirilen Baltacı Mehmed Paşa, 100.000 kişilik bir orduyla Tuna'yı geçerek Eflak'a girerken, Osmanlı donanması da Karadeniz'e açıldı. Osmanlı kuvvetleri, Kırım Ordusunun da desteği ile Rus birliklerini Prut Nehri kıyısında çember içine aldılar. O an için kurtuluş imkanı bulunmayan Rus Çarı Deli Petro, Moskova'ya bir mektup yazarak durumun zorluğunu ve ümitsizliğini anlattı. Çariçe I. Katarina araya girerek Osmanlı Devleti'ne barış teklifinde bulundu. Hem Kırım Hanı, hem de İsveç Kralı saldırıya geçilip Rus ordusunun yok edilmesini savunuyorlardı.
Ancak Baltacı Mehmed Paşa, yeniçerilere güvenmiyordu. Kuşatma sırasında yeni bir kutsal ittifakın oluşturulabileceği düşüncesine sahip olan ve Osmanlı ordusunun çok yıpranacağı endişesini taşıyan Baltacı Mehmed Paşa 21 Temmuz 1711 günü barış yapılmasını kabul etti. İmzalanan "Prut Antlaşması" ile Azak Kalesi Osmanlılara geri verildi. Ruslar, İstanbul'da devamlı bir elçi bulundurmayacak ve İsveç Kralı Şarl'ın serbestçe ülkesine dönmesine izin vereceklerdi. Osmanlı Devleti kazandığı bu başarıdan sonra, daha önce kaybedilen Mora yarımadasını da geri almak istiyordu. Venedikli korsanların Osmanlı ticaret gemilerine saldırmaları ve Mora halkının Osmanlı Devleti'nin yönetimi altına girmeyi istemesi 8 Aralık 1714 tarihinde Venediklilere savaş açılmasına neden oldu. Silahtar Ali Paşa, Modon, Koron ve Navarin'i alarak 22 Ağustos 1715 tarihinde Mora'yı fethetti.
PASAROFÇA ANTLAŞMASI
Avusturya'nın Karlofça Antlaşması gereğince Mora'nın Venediklilere geri verilmesini istemesi üzerine, Avusturya'ya da savaş açıldı. Sadrazam Silahtar Ali Paşa Osmanlı ordusu ile birlikte Macaristan'a girdi. Peter Varadin'de Prens Ojen komutasındaki Avusturya ordusu Osmanlı kuvvetlerini bozguna uğrattı (5 Ağustos 1716) ve Sadrazam Silahtar Ali Paşa şehit düştü. Bu bozgundan sonra 18 Ağustos 1717 tarihinde Belgrad düşman eline geçti. Silahtar Ali Paşa'nın yerine sadrazamlığa getirilen Damat İbrahim Paşa barış teklif etti. Yapılan Pasarofça Antlaşmasına göre yukarı Sırbistan, Belgrad ve Banat yaylası Avusturya'ya, Dalmaçya, Bosna ve Arnavutluk kıyıları Venedik'e verildi, Mora Yarımadası 1 Temmuz 1718 günü Osmanlılarda kaldı. 1724 yılında İran'da taht kavgaları başlamıştı. Bu durumdan yararlanarak İran'ı ele geçirmek isteyen Rusya harekete geçti. İran'ın Rusya'nın eline geçmesini istemeyen Osmanlı Devleti İran'a sefer düzenledi. Ruslarla yapılan İstanbul antlaşmasına göre Azerbaycan'da alınan yerler Osmanlılarda kalacak, Derbent, Bakü ve Dağıstan Ruslara bırakılacaktı.Pasarofça Antlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti, 1730 yılına kadar 12 yıllık bir barış ve refah dönemi yaşadı. Nevşehirli Damat İbrahim Paşa‘nın sadrazam olduğu bu döneme “Lale Devri” denilmektedir. Damat İbrahim Paşa da III. Ahmet de barışçıl bir politikadan yanaydılar.Ülke içinde huzuru sağlamak, orduyu kuvvetlendirmek, devleti maddi ve manevi en yüksek seviyeye çıkarmak için çalışıldı. İstanbul’da ilk matbaa kuruldu. Yalova’da kağıt, İstanbul’da Tekfur Sarayında bir çini fabrikası açıldı. İstanbul’a davet edilen ve uzun seneler İstanbul’da kalarak orada vefat eden Comte de Bonneval (Humbaracı Ahmed Paşa), humbaracı ocağını ıslah etti. İstanbul’un su ihtiyacını temin için bir de bend yaptırılıp “Derya-yı Sim” adı verildi. İstanbul’da sık sık çıkan yangınları daha hızlı kontrol altına almak için, yeniçeriler içinden bir itfaiye örgütü oluşturuldu. Her tarafta birçok köşk, saray ve lale bahçeleri yapıldı.
1730 yılında Nadir Şah İran hakimiyetini ele geçirerek, İran birliğini tekrar kurdu. Osmanlı Devleti’nin elinde bulunan önemli bazı eyaletleri geri aldı. Bu durum Damat İbrahim Paşa’nın düşmanlarını harekete geçirdi. Zevk ve sefahat devrinden memnun olmayan bu yapılanları israf olarak gören bir kitle oluşmuştu. Bu topluluk İran seferinden olumsuz haberler gelmesi üzerine, harekete geçmiş camilerde ve diğer yerlerde propaganda yaparak ayaklanmanın zeminini oluşturmaya başlamıştı. Yeniçerilerin içerisinde de huzursuzluk belirmişti. Bazı devlet adamları, padişah ve Damat İbrahim Paşanın İran üzerine sefere çıkmak üzere Üsküdar’a geçtikleri sırada Yeniçerileri ayaklandırarak büyük bir isyan başlattılar. 1 Ekim 1730‘da on yedinci Ağa Bölüğü Yeniçerisi Patrona Halil adında bir asinin önderliğinde başlayan isyan kısa sürede büyüdü. İsyancılar sadrazamın ve padişahın görevinden alınmasını istediler. Bunun üzerine bazı devlet adamları isyancılara teslim edildi ve idam edildi. İsyancılar İstanbul’a büyük zarar verdiler. Sadabad Köşkü’nü yaktılar. Divan şairlerinden Nedim bu isyan sırasında hayatını kaybetti.
Patrona Halil ve isyancıların isteği üzerine 1 Ekim 1730‘da III. Ahmed tahttan indirilerek yerine I. Mahmud getirildi. 27 sene hükümdarlık yapan III. Ahmed hayatının geri kalanını ilim ve ibadet ile geçirdi. 1 Temmuz 1736 tarihinde vefat etti. Yeni Cami’de Turhan Valide Sultan Türbesi’ne defnedildi.
***https://www.biyografi.net.tr/iii-ahmet-kimdir/
***http://www.kimkimdir.gen.tr/kimkimdir.php?id=1145
***http://www.os-ar.com/modules.php?name=News&file=article&sid=53
Caroline Lucretia Herschel Kimdir?